Raşit Yıldırım

Yönetim ilkeleri ve kurumsal yönetim çalışmaları

Yönetim ilkeleri ve kurumsal yönetim çalışmaları

1.“İlke”, “kurumsal yönetim İlkeleri”, “politika” ve benzeri kavramlar

Türk Dil Kurumu, “ilke” kavramını:

  • Temel düşünce, temel inanç, umde, prensip,
  • Temel bilgi,
  • Davranış kuralı olarak tanımlıyor.

Bu tanımlardan hareketle “kurumsal yönetim” ilkelerini, yönetim faaliyetlerinde uyulacak kuralları da etkileyecek temel yönetim yaklaşımları olarak tanımlayabiliriz.

İlkeler insanların dünyaya ve olaylara bakış açısını yansıtır.

İlkeli yaşamak, yaşama anlam ve değer kazandırır.

İlkeli yaşamak, yaşam kareleri arasında uyum sağlar, kişiye saygınlık kazandırır.

Kubbede hoş seda bırakanlar ilkeli yaşayanlardır.

Şirketler de insanlar gibidir. Kendilerine özgü değerleri ve ilkeleri vardır.

Zaman zaman ilke kavramı ile karıştırılan bir diğer kavram “politika”dır.

Politika bir faaliyet veya eylemin kılavuzu[i] , yol göstericisi, bir amaca ulaşmak için izlenecek yol haritasıdır.

“Politikalar”[ii] yoruma açık kavramlardır.

“Politika”, ilkelerin altında kalan bir kavramdır, bu yönüyle politikalar ilkelere uygun olmalıdır. Politika kavramının somutlaştırılması için; rekabet politikası, planlama politikası, yatırım politikası, reklam politikası gibi örnekler verilebilir.

“Kural”, “görenek”, “gelenek” ve “emir” kavramları ise şöyle özetlenebilir[iii]:

  • Kural, neyin nasıl yapılacağını veya yapılmayacağını ayrıntılı olarak açıklar. Kurallar, politikalara uygun olarak hazırlanır ve yoruma açık değildir.
  • Görenek alışılmış bir hareket şekli,
  • Gelenek zaman ve yer bakımından daha geniş bir görenektir.
  • Emir; neyin, nasıl ve ne zaman yapılacağını bildiren otoriter araçtır.

2.Kurumsal yönetim

Kurumsal yönetim, İngilizce’den gelen “corporate governance” kavramının Türkçe karşılığıdır. “Governance”, denetlemek, yönetmek işlevlerini de içermektedir. Doğal olarak kamu, özel, kâr amacı taşıyan veya taşımayan tüm işletmeleri ilgilendirmektedir[iv].

Farklı kurumlar ve araştırmacılar tarafından yapılan çok sayıda tanım birbirine benzese de “kurumsal yönetim” kavramının ortak bir tanımına henüz ulaşılamamıştır[v].

Bir şirketin faaliyeti; faaliyet sonuçlarından olumlu veya olumsuz olarak etkilenen ortaklar, finansörler, çalışanlar, müşteriler, tedarikçiler, devlet vb. çeşitli menfaat gruplarını ilgilendirmektedir. Kurumsal yönetim, pay sahipleri dâhil tüm menfaat sahiplerinin haklarının korunmasını ve bu çerçevede söz konusu menfaat grupları arasındaki ilişkilerin kurallarının düzenlenmesini hedefleyen bir yönetim felsefesidir[vi].

Daha kısa ve basitleştirilmiş hâliyle kurumsal yönetim, “devamlılığı belli kişilerin varlığına bağlı olmayan bir sistem oluşturulması” olarak da tanımlanabilir.

Kurumsal yönetim:

  • Yönetim kurulu, ortaklar ve diğer menfaat sahipleri arasındaki ilişkiler dizinidir.
  • Tarafların şirket üzerindeki haklarının ve sorumluluklarının dağılımını belirler.
  • Şirketle ilgili konularda karar almanın kural ve prosedürlerini tanımlar.
  • Şirket hedeflerinin, bu hedeflerin gerçekleştirilme yollarının ve performans gözetiminin oluşturulmasını temin eder.

Hissedarlar genel kurulda kendi haklarını savunmak, yönetim kurulunu seçmek, yönetim kurulu aracılığıyla faaliyetlerinden tatmin olmadıkları yöneticileri görevden almak gibi araçlarla şirketler üzerinde doğrudan söz sahibi olabilmektedir. Ancak, ortaklar dışındaki diğer gruplarla ilgili dengeleme sıkıntıları görülmektedir.

Çeşitlenen finansal araçlar likit sermaye piyasasını geliştirmiştir. Gelişen sermaye piyasasına yatırım yapanların, şirketin ve yöneticilerin faaliyetlerini denetleme arzusu da bu gelişmeye paralel olarak artmıştır.

Hissedarlarla yöneticilerin ayrıldığı kurumlarda, yöneticilerin hissedar çıkarlarına ters düşebilecek kararlar alması için mutlaka art niyet gerekmemektedir. Küçük oranda hissesi olan yatırımcıların risk alabilme kapasitesi ile bütün mesaisi, bir anlamda yatırımı, tek bir şirkete bağlanmış olan profesyonel yöneticilerin risk alabilme kapasitesi arasında doğal bir fark bulunmaktadır. Bu fark ilgili taraflar ve yöneticilerin amaçlarındaki farklılıkları gündeme getirmiştir. Böyle bir amaç farklılığı söz konusu olduğunda, yöneticilerin her zaman hissedarların amaçları doğrultusunda olmayan ve kendi bireysel çıkarlarını tatmin etmeye yönelik stratejileri benimseyebileceği sonucu doğmaktadır.

Hissedarlık ve yöneticilik sorumluluklarının ayrılması ve hissedarların bütün mesailerini tek bir şirkete ayırmamasından kaynaklanan denetim zafiyeti nedeniyle, yöneticilerin karar verirken hissedar çıkarlarını göz önünde bulundurmaması gibi bir durum söz konusu olabilmektedir.

Halka açık şirketlerde, zaman zaman “hâkim ortak” olarak adlandırılan bir veya birkaç hissedarın, şirket mülkiyetinin büyük bölümünü elinde bulundurduğu, geri kalan hisselerin ise “azınlık” hissedarlarda kaldığı görülür.

Belli bir hâkim ortağın kontrolündeki bu şirketlerde hâkim ortak, yatırımın büyüklüğü nedeniyle şirket yönetimini denetleme konusunda daha fazla isteğe ve imkâna sahiptir. Ancak, bu mülkiyet yapısı önemli bazı kurumsal yönetim sorunlarına sebep olabilmektedir. Örneğin, mülkiyet yoğunluğu büyük hissedarların şirket yönetimi ile küçük hissedarların aleyhine iş birliği yapma ihtimalini kolaylaştırmaktadır. Başka bir ifadeyle, mülkiyet yoğunluğu sonucunda şirketin varlıklarının küçük hissedarların çıkarları aleyhine kullanılması tehlikesi doğabilmektedir. Azınlık haklarının yasal olarak yeterince korunmadığı ülkelerde bu sorun daha sık gündeme gelebilmektedir[vii].

Yönetim; belli amaçlara ulaşmak amacıyla yapılan planlama, örgütleme, yürütme, koordinasyon ve kontrol faaliyetlerinin yerine getirilmesini ifade ederken kurumsal yönetim bütün bu faaliyetlerin yerine getirilmesinde menfaat gruplarının çıkarlarının, örgütsel amaçlara ne şekilde yansıtılacağı ve ne şekilde tatmin edileceği ile de ilgilenmektedir. Görüldüğü gibi kurumsal yönetim, yönetim fonksiyonlarını da içeren ancak bununla sınırlı olmayan bir çatı kavramdır. Yaygın olarak kabul gören bir tanımda, kurumsal yönetim şirket amaçlarının belirlenmesine yönelik düzenlemeler bağlamında açıklanmaktadır. Buna göre, “kurumsal yönetim, bir şirketin, hak sahipleri ve kamuoyunun menfaatlerine zarar vermeyecek şekilde, mali kaynakları ve insan kaynaklarını kendine çekmesini, verimli çalışmasını ve bu sayede de hissedarları için uzun dönemde ekonomik kazanç yaratarak istikrar sağlamasını mümkün kılan kanun, yönetmelik ve ilgili gönüllü özel sektör uygulamalarının bileşimidir.”

Başka bir ifadeyle kurumsal yönetim şirketlerin;

  • Sermayeyi ve insan kaynaklarını cezbetmesine,
  • Etkin performans göstermesine,
  • Hedeflerine ulaşmasına,
  • Hukuki zorunlulukları ve toplumsal beklentileri yerine getirmesine yönelik, yasa, düzenleme ve gönüllü özel sektör uygulamalarını kapsamaktadır[viii].

Şirket amaçlarının bütün menfaat sahiplerinin beklentilerini eşit ölçüde tatmin edecek şekilde belirlenmesi ise her durumda mümkün olmayabilmektedir. Örneğin, şirketin etkinliği hissedarlar açısından yatırımların geri dönüşünün maksimizasyonu, kredi kuruluşları tarafından borç yükümlülüğünün yerine getirilebilmesi, çalışanlar tarafından iş güvencesi, çalışma ortamının kalitesi gibi değişkenlerle değerlendirilmektedir. Yalnızca hissedarlar açısından bakıldığında dahi, şirket kârının uzun vadeli yatırımlara yönlendirilmesi ya da maksimum kâr payı dağıtılması gibi çeşitli ve birbiriyle çelişen hissedar beklentileri söz konusu olabilmektedir. Menfaat sahiplerinin beklentilerinin birbiriyle çelişebilecek olması, şirket amaçlarının belirlenmesini kritik bir görev hâline getirmektedir.

Şirket yönetimi, bütün bu ilişkileri göz önünde bulundurarak, tüm menfaat sahiplerinin beklentilerinin dengeli bir şekilde tatmin edilmesi ve şirketin uzun vadede sürdürülebilir bir performans düzeyine ulaşması çabasında olmalıdır[ix].

Çoğunlukla kurumsal yönetim sisteminin işlevi doğru yöneticileri iş başına getirmek, onların yaptıklarına nezaret etmek ve başarısız olduklarında yerlerine başkalarını getirmekten ibaret görülmesine rağmen aslında, kurumsal şirket yönetiminin özü, iktidar meselesi değil, etkili karar almayı garanti altına alma meselesidir[x].

Yukarıda açıklanan çerçevede, kurumsal yönetim kapsamında yönetimin rehber edineceği kurallara “yönetim ilkeleri” adı verilmektedir.

2.1.Yönetim ilkelerine ihtiyaç duyulmasının sebepleri

Kurumsal yönetim ilkelerinin uygulanması, firmaların kurulması ve faaliyet göstermesi aşamalarında oluşabilecek belirsizlikleri azaltarak risk primini düşürmekte ve böylelikle firmaların kaynak temin etmeleri kolaylaşmaktadır. Düşük maliyetle finansman kaynağı bulabilen şirketler daha hızlı büyümek suretiyle şirket paydaşlarının faydalarını azami seviyeye ulaştırma imkânı sağlamaktadır[xi].

Kurumsal yönetimin gün geçtikçe daha fazla önem kazanmasının ve karşımıza daha sık çıkmasının başlıca nedenleri[xii]:

  • Yoğun özelleştirmelerle özel şirketlerin ekonomik hayata katılımı artmıştır.
  • Emeklilik fonları ve kurumsal yatırımların artması ile kurumsal yatırımcılar tüm gelişmiş ülke ekonomilerinde önemli rol üstlenmektedirler. Özellikle, uzun vadeli yatırım stratejileriyle oluşturulan emeklilik fonları, kamu ağırlıklı sosyal güvenlik sistemlerini tamamlayıcı bir fonksiyona sahiptirler.
  • Sermaye piyasalarının bütünleşmesi: Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin sermaye piyasaları her geçen gün daha da bütünleşmektedir.
  • Şirket skandallarının kurumsal yönetime etkileri: Dünyanın en büyük ve gelişmiş sermaye piyasasına sahip ABD, gelişmiş kurumsal yatırımcıların varlığı, yatırımcı haklarını koruyan ve etkin şekilde uygulanabilen yasa yapısına rağmen, Enron, Parmalat, World.com gibi çok büyük şirket skandalları ve iflaslarına sahne olmuştur. Özellikle bu firmalardaki sorunlarda doğrudan ve/veya dolaylı olarak bağımsız yönetim kurulu üyelerinin, denetim şirketlerinin, bankaların, derecelendirme kuruluşlarının da sorumluluklarının bulunması skandalların boyutunu büyütmüştür. Bu durum, kurumsal yönetim uygulamasındaki eksikleri gündeme getirerek daha duyarlı yasal düzenlemelere ve titiz uygulamalara olan ihtiyacı ortaya çıkarmıştır.
  • Uluslararası ekonomik bağımlılık artmıştır[xiii].
  • Şirket birleşmeleri ve satın almaları yaygınlaşmıştır.
  • Yatırımcılar ve şirketler açısından rekabetçi ortamlar çok fazla değişmiş, yeni rekabet şartları oluşmuştur.
  • Yatırımcıların talepleri ve beklentileri çoğalmış ve farklılaşmıştır.
  • Küresel finansal krizler yaşanmış ve zaman zaman yeni kriz beklentileri artmıştır.
  • Uluslararası iş standartlarına adapte olma ihtiyacı önem kazanmıştır.

2.2.Kurumsal yönetimin amaçları

Kurumsal yönetim çalışmalarının ve kurumsal yönetim uygulamalarının başlıca amaçları şöyle özetlenebilir[xiv]:

  • En önemli ve genel amaç; şirketlerle, resmî/gayrı resmî, doğrudan/dolaylı ilişki içerisinde bulunan herkesin haklarının korunması.
  • Şirket üst yönetiminin sahip olduğu güç ve yetkilerin keyfi kullanımının en az seviyeye indirgenmesi; yönetimin güç ve yetkilerini kötüye kullanarak kendilerine özel menfaatler sağlamalarına fırsat verilmemesi.
  • Yatırımcı haklarının korunması.
  • Şirket hissedarlarının adil, eşit ve objektif muameleye tabi tutulmasının sağlanması.
  • Şirketle doğrudan ilişki içerisinde bulunan menfaat sahiplerinin (özellikle azınlık) haklarının korunması ve güvence altına alınması.
  • Şirket faaliyetleri ve finansal durumu ile ilgili olarak kamuoyunun aydınlatılması ve şeffaflığın sağlanması. Bu çerçevede hisse senetleri borsada işlem gören şirketlerin şeffaf olmaları ve kurumsal yatırımcılar ve diğer hissedarlar için önem taşıyan bilgiyi zamanında ve eksiksiz kamuoyu ile paylaşmaları.
  • Yönetim kurulunun sorumluluklarının açık ve net olarak belirlenmesi.
  • Şirket üst yönetiminin karar ve eylemleri dolayısıyla hissedarlara ve diğer paydaşlara hesap verme yükümlülüğünün temin edilmesi.
  • Şirket kazancının pay sahiplerine ve daha genel olarak tüm menfaat sahiplerine hakları oranında geri dönüşümünün (feedback) sağlanması.
  • Büyük hissedarların azınlık hisselerine el koyması gibi bir tehlikenin önüne geçilmesi.
  • Uzun vadeli yatırım yapan kurumsal yatırımcılar açısından güven tesis edilmesi ve sermaye maliyetinin düşürülmesi, şirketin hisse senedi ihracı yoluyla finansman kaynaklarını kolaylıkla elde etme imkânlarının sağlanması ve artırılması.
  • Risk alan sermayedarlar ile karar veren profesyonellerin çıkar çatışmasının bir dizi kurallara bağlanarak kontrol altına alınmaya çalışılması.

2.3.Kurumsal yönetimin yararları şöyle özetlenebilir[xv]:

  • Firma imajının artması.
  • Firma değerinin artması.
  • Firmaya duyulan güvenin artması.
  • Kârlılık artışı.
  • Düşük sermaye maliyeti.
  • Finansman imkânlarının ve likit kaynakların artması.
  • Rekabet üstünlüğü sağlanması.
  • Kaynakların etkin kullanımı.
  • Şirket performansının artması.
  • Krizlere dayanıklılığın artması.
  • Sermaye piyasalarına katılım.
  • Kalıcı, istikrarlı, sermaye ve kurumlar için cazip ortam.
  • Doğru yatırım, birleşme, tasfiye vb. kararlar alabilme.
  • Uzun vadeli ve kalıcı tasarruflar.
  • Tüm paydaşlarla iletişim ve iş birliğinin artması.
  • Zamanında, doğru, tam, güvenli bilgiye ulaşma.
  • Yolsuzluk ve suiistimallerin engellenmesi.
  • Şirket içi denetim ve kontrol mekanizmalarının sağlıklı çalışması.
  • Hukuka ve etik kurallara uyumun sağlanması ve aykırı davranışların yönetimin dikkatine getirilmesini teşvik edecek sistemlerin kurulması ve çalıştırılması.
  • Şirketin geleceğine ilişkin risk ve fırsatların düzenli olarak değerlendirilmesi.

 

2.4.Kurumsal yönetim düzenleme çalışmaları

Kurumsal yönetim alanında; çeşitli ülkelerde çok sayıda rehber, kanun, kural ve yönetmelik çalışmaları yapılmıştır. Bunlardan en çok bilinenleri Cadbury Komitesi Raporu, Greenbury Raporu, Hampel Raporu, Sarbanes-Oxley Yasası ve OECD Kurumsal Yönetim İlkeleri’dir[xvi].

2.4.1.Cadbury Komitesi Raporu

Cadbury Komitesi 1992 yılında ‘’Kurumsal Yönetimin Finansal Yönleri’’ adlı çalışmayı yayınlamıştır. Cadbury Komitesi raporunda genel olarak kurumsal yönetim ilkelerinin çerçevesi belirlenmiş ve bu alanda oluşturulan öneriler dünya çapında kabul edilen bir model hâline gelmiştir. Bu öneriler

OECD’nin Kurumsal Yönetim İlkeleri’ni belirlemesine yardımcı olmuştur.

2.4.2.Greenbury Raporu

Sir Richard Greenbury başkanlığındaki çalışma grubunun Yönetim Kurulu Üyelerinin Ödüllendirilmesi adlı raporu, yönetim kuruluna yapılan ödemelerde daha fazla şeffaflığı teşvik etmiş ve halka açık firmalarda üst düzey yönetici kazançları ile ilgili detayları açıklama zorunluluğu getirmiştir.

2.4.3.Hampel Raporu

Sir Ronald Hampel’in başkanlık etiği Kurumsal Yönetim Komitesinin raporu Cadbury ve Greenbury komitelerinin tavsiyelerinin gözden geçirilmesiyle oluşturulmuş, birleştirilmiş kodu içerir. Rapor, ‘’yönetim kurulu üyelerinin paydaşlarla ilişkiden sorumlu olduklarını, pay sahiplerine hesap vermekle yükümlü olduklarını’’ belirtmiştir.

2.4.4.Sarbanes-Oxley Yasası

Özellikle Enron skandalından sonra yatırımcıların sermaye piyasasına olan güvenleri büyük ölçüde sarsılmıştır. ABD’de, yatırımcılar açısından oluşan bu olumsuz ortamı iyileştirmek ve sermaye piyasasına olan güveni artırmak amacıyla çalışmalar yapılmıştır.

Senatör Sarbanes Oxley tarafından hazırlanan ve bu isimle anılan yasa Temmuz 2002’de kabul edilerek yayımlanmıştır. İlgili yasa; yatırımcıların daha doğru bilgilenmesini sağlamak, yatırımcıların haklarını korumak, bu noktada şirket yönetiminin sorumluluğunu artırmak, denetim komitesinin gözetim ve denetim sorumluluğunu geliştirmek ve denetçilerin şirket yönetiminden bağımsızlığını sağlamak gibi amaçlar edinmiştir[xvii].

2.4.5.OECD Kurumsal yönetim ilkeleri

Paris’te 14 Aralık 1960 tarihinde imzalanan ve 30 Eylül 1961 tarihinde yürürlüğe giren Konvansiyonun 1.maddesine göre OECD aşağıdaki amaçlar doğrultusundaki politikaları desteklemektedir:

  • Üye ülkelerde mali istikrar korunarak ekonomik büyüme ve istihdamın sürdürülebilir en yüksek seviyelerde gerçekleştirilmesine, yaşam standardının yükselmesinin sağlanmasına ve böylece dünya ekonomisinin gelişmesine katkıda bulunmak,
  • Ekonomik kalkınma sürecindeki üye ve diğer ülkelerde sağlıklı ekonomik gelişmeye katkıda bulunmak,
  • Uluslararası yükümlülüklere uygun, ayrımcı olmayan ve çok taraflı bir biçimde dünya ticaretinin gelişmesine katkıda bulunmak.

Kurumsal yönetim ilkelerine ilişkin taslak metinler internet de dâhil olmak üzere çeşitli iletişim kanalları aracılığıyla geniş kitlelere ulaşmış, bu kişilerin de yorumlarının alınması sağlanmıştır. OECD İlkeleri, 26-27 Mayıs 1999 tarihindeki 29 hükümeti temsil eden bakanların bulunduğu OECD Konsey toplantısında kabul edilerek yayımlanmıştır.

2002 yılında OECD hükümetleri, kurumsal sektördeki gelişmeler dikkate alınarak İlkelerin gözden geçirilmesi için çağrılmış; değişiklik metni, gerek OECD üyesi olan gerekse OECD üyesi olmayan hükümetler yanında profesyonel kurumlar, ticari birlikler, sivil toplum kuruluşları ve uluslararası standart belirleyici organlara danışıldıktan sonra düzenlenmiştir. Nihayet 22 Nisan 2004 tarihinde 20 OECD ülkesi, şirketler ve sermaye piyasalarına karşı kamu güveninin yeniden inşa edilmesi görüşünden hareketle kurumsal davranışların iyi bir şekilde uygulanmasına ilişkin yeni öneriler eklenen OECD İlkeleri’nin değiştirilmiş metnini onaylamıştır.

OECD Kurumsal Yönetim İlkeleri, üye ülkeler için faaliyet ve süreçleri kolaylaştırmak için bir referans niteliğinde olup bağlayıcı değildir.

OECD Kurumsal Yönetim İlkeleri[xviii]:

  • Hissedar Hakları ve Temel Sahiplik İşlevleri
  • Hissedarların Adil Muamele Görmesi
  • Kurumsal Yönetimde Paydaşların Rolü
  • Kamuya Duyuru Yapma ve Şeffaflık
  • Yönetim Kurulunun Sorumlulukları olarak beş ana başlık altında toplanmıştır.

OECD, tek tip kıyafetin herkese uymayacağı prensibinden hareketle, ülkelerin kendi özelliklerini dikkate alarak hazırlayacakları düzenlemeleri teşvik etmiştir. Ayrıca esneklik sağlanması için, kabul edilen ilkelerin zaman içinde değişime açık olduğu kabul edilmiştir[xix].

2.4.6.SPK Düzenlemeleri

SPK Kurumsal Yönetim İlkeleri ile OECD ilkeleri birbirine çok benzer. Her iki metnin temelde benzer olmasına rağmen, oluşturulan çerçevenin şeklî farklılıkları bulunmaktadır. OECD Kurumsal Yönetim İlkeleri, temelde iki bölümden ve 12 başlıktan oluşmaktadır. Buna karşılık, SPK Kurumsal Yönetim İlkeleri dört bölüm altında 27 başlık olarak düzenlenmiştir[xx].

2.4.7.TÜSİAD ve Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği (TKYD) çalışmaları

Türkiye’de, TÜSİAD, kendi çatısı altında oluşturulan Kurumsal Yönetim Çalışma Gurubu ile 2002 yılında “Kurumsal Yönetim–En İyi Uygulama Kodu” çalışmasını hazırladı. Çalışma Grubu üyeleri, 2003 yılında Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği’nin temellerini atarak konunun liderliğini yapmak üzere ilgili çevreleri bir araya getirmeyi amaçladılar[xxi].

 

2.5.Kurumsal yönetim ilkeleri

Uluslararası literatür ve akademik çalışmalarda, kurumsal yönetim alanında, “adillik”, “şeffaflık”, “hesap verebilirlik” ve “sorumluluk” olarak adlandırılan dört temel ilke benimsenmiştir. Kurumsal yönetimin bu dört temel ilkesi ile şirketlerin, hissedarları için değer yaratırken toplumsal değerlerle de uyumlu çalışması beklenmektedir[xxii].

Dört kurumsal yönetim ilkesi, yukarıda sayılan OECD ilkelerini de içermektedir.

Kurumsal yönetim ilkeleri ve OECD ilkeleri arasındaki ilişkiler şöyle özetlenebilir:

Adillik (fairness)

OECD Madde 1: Kurumsal yönetim çerçevesi, hissedarlık haklarını korumalı ve bu hakların kullanılabilmesini kolaylaştırmalıdır.

OECD Madde 2: Kurumsal yönetim çerçevesi, azınlık ve yabancı hissedarlar da dâhil, bütün hissedarlara eşit muamele yapılmasını güvence altına almalıdır. Bütün hissedarlar haklarının ihlali hâlinde yeterli telafi ya da tazminat elde etme imkânına sahip olmalıdır.

Sorumluluk (responsibility)

OECD Madde 3: Kurumsal yönetim çerçevesi, paydaşların haklarını yasalarda ve ikili anlaşmalarda belirtildiği şekilde tanımalı, servet ve yeni iş alanları yaratmada şirketler ve paydaşlar arasında etkin iş birliğini ve mali açıdan güçlü işletmelerin ayakta kalmasını teşvik etmelidir.

Şeffaflık (transparency)

OECD Madde 4: Kurumsal yönetim çerçevesi, şirketin mali durumu, performansı, mülkiyeti ve idaresi dâhil olmak üzere şirketle ilgili bütün maddi konularda doğru ve zamanında açıklama yapılmasını sağlamalıdır.

Hesap verebilirlik (accountability)

OECD Madde 5: Kurumsal yönetim çerçevesi, şirketin stratejik rehberliğini, yönetim kurulu tarafından yönetimin etkin denetimini ve yönetim kurulunun, şirkete ve hissedarlara karşı hesap verme yükümlülüğü taşımasını sağlamalıdır.

İstişare

Biz, bu dört ilkeye kültürel kaynaklarımızdan aldığımız “istişare” ilkesini en önemli ve vazgeçilemez ilke olarak ekleyerek yönetim ilkelerini beş başlık altında ele almayı tercih ediyoruz. Bu önerimiz, 2016 yılında yayınlanan “Yönetim Anlayışımız” adlı kitabımızla kamuoyunun bilgisine sunulmuştur.

Aile şirketleri ve kurumsallaşma konularında eğitim veya danışmanlık desteğine ihtiyacınız mı var?

Bize ulaşın…

Aile şirketlerinde kurumsallaşma için bakınız:

Aile şirketlerinin kurumsallaşması ve sürdürülebilirliği

[i] McFarland, D.E.(1964), Macmillan Publishing. S: 370-393.

[ii] Tosun, k. (1990), Yönetim Ve İşletme Politikası, İÜ, İşletme Fakültesi. S: 4.

[iii] Tosun, k. (1990), Yönetim Ve İşletme Politikası, İÜ, İşletme Fakültesi. S: 5.

[iv] Erdoğan, Ş. (2009), Kurumsal Yönetim İlkeleri Işığında Şeffaflık, Kocatepe Üniversitesi, YL tezi. S:5.

[v] Çatıkkaş, Ö. (2013), Kurumsal Yönetim İlkeleri, Marmara Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi. S: 3.

[vi] Çatıkkaş, Ö. (2013), Kurumsal Yönetim İlkeleri, Marmara Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi. S: 3.

[vii] TKYD-Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği-Deloite, (2006), Nedir bu kurumsal yönetim? S: 3.

[viii] TKYD-Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği-Deloite, (2006), Nedir bu kurumsal yönetim? S:4.

[ix] TKYD-Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği-Deloite, (2006), Nedir bu kurumsal yönetim? S:4.

[x] Büber, H. (2008), Kurumsal Yönetim İlkelerini Uygulama Derecesi İle Performans Arasındaki İlişki, Dumlupınar Üniversitesi, Doktora tezi. S: 27.

[xi] Çatıkkaş, Ö. (2013), Kurumsal Yönetim İlkeleri, Marmara Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi. S: 2.

[xii] Çatıkkaş, Ö. (2013), Kurumsal Yönetim İlkeleri, Marmara Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi. S: 4.

[xiii] Topcu, a. (2007). Kurumsal yönetim uygulamalarının firma değeri üzerine etkileri, Yıldız teknik üniversitesi, YL tezi. S: 5-6.

[xiv] Erdoğan, Ş. (2009), Kurumsal Yönetim İlkeleri Işığında Şeffaflık, Kocatepe Üniversitesi, YL tezi. S:5. S: 12-14.

[xv] İpek, A. G. (2009), Kurumsal Yönetim İlkeleri ve Türkiye’de Kurumsal Yönetim Uygulamaları, Ufuk Üniversitesi, YL tezi. S: 21-22.

[xvi] Çatıkkaş, Ö. (2013), Kurumsal Yönetim İlkeleri, Marmara Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi. S: 9.

[xvii] Çatıkkaş, Ö. (2013), Kurumsal Yönetim İlkeleri, Marmara Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi. S: 10.

[xviii] Çatıkkaş, Ö. (2013), Kurumsal Yönetim İlkeleri, Marmara Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi. S: 11-15.

[xix] TKYD-Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği-Deloite, (2006), Nedir bu kurumsal yönetim? S:1.

[xx] Çatıkkaş, Ö. (2013), Kurumsal Yönetim İlkeleri, Marmara Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi. S: 2.

[xxi] TKYD-Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği-Deloite, (2006), Nedir bu kurumsal yönetim? S:1.

[xxii] TKYD-Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği-Deloite, (2006), Nedir bu kurumsal yönetim? S:4.

Facebook
WhatsApp
Twitter
LinkedIn
Pinterest