Raşit Yıldırım

İstişare ve danışma

İSTİŞARE VEYA DANIŞMA

Bu makale Raşit Yıldırım’ın Yönetim Anlayışımız[i] kitabındaki “İstişare” bölümünden faydalanılarak yazılmıştır.

1.İstişare ve danışma kavramları

Türk Dil Kurumu istişareyi, “danışma” olarak tanımlıyor. İslam Ansiklopedisi de istişare ve danışma kelimelerini benzer anlamlarda kullanıyor.

İstişare, danışma kavramını içermekle birlikte, bununla sınırlı tutulamaz. Yalnız danışmayı değil, müzakereyi de içine alan, yaşamın her alanını yönlendiren ilkesel bir tutumu ifade eder.

“İlkesel bir tutum” olarak gördüğüm için 2016 yılında yayınlanmış Yönetim Anlayışımız kitabımda adalet, şeffaflık, hesap verebilirlik ve sorumluluk ilkeleri yanında beşinci yönetim ilkesi olarak “istişare” ilkesini zikretmiştim.

Kitapta bu ilkenin ilk olarak ailede uygulanması gerektiğini vurgulamıştım.

Sayın Prof. Dr. Yankı Yazgan’ın, TKYD Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği yayınları arasında çıkan “Kurumsallaşma Kavramına Psikolojik Bir Bakış. Aile Kalmak, Şirket Olmak[ii]” adlı kitabında kurumsallaşma kültürü ile aile kültürü arasındaki ilişkiye işaret etmesinin beni memnun ettiğini açıklamalıyım. Bu vesile ile Yankı Hoca’ya teşekkür etmek istiyorum.

2.İstişare uygulamalarının geçmişi

İşlerin danışma yoluyla yürütülmesini ifade eden istişarenin ilk olarak Hz. Adem ile Hz. Havva arasında yapıldığını kabul ediyoruz.

Bu kavram, dar anlamda ilk insanla başlamakla birlikte, makro planda, “danışma”, “şura”, “konsey” gibi kurumsal anlamda kullanılmaya başlanması yöneten-yönetilen ayrışmasının ortaya çıktığı dönemde başlar.

Bilinen ilk örnekler[iii] Mezopotamya’da milâttan önce üç binyılına kadar uzanan siyasî meclis geleneği ve eski Yunan şehir devletlerindeki uygulamalar siyaset biliminde özel ilgiye konu olmuştur. Isparta ve Atina’da siyasî iktidar çeşitli seviyelerde meclisler yoluyla ve paylaşılarak kullanılmaktaydı. Roma devlet düzeni içinde başta senato olmak üzere her dönemde yasama, yürütme ve yargılama alanlarında ya da bazı yöneticilerin seçiminde çeşitli meclislere yer verilmiştir.

Katolik Hıristiyanların “konsil” uygulamaları da danışma kurumlarıdır.

Eski Türk devletlerinde hükümdarların çok sayıda danışman bulundurduğu ve önemli kararların kurultaylarda alındığı bilinmektedir.

Sebe Kraliçesi Belkıs’ın devlet yönetimine ilişkin işlerde kavminin önde gelenleriyle müzakere ettiği Kur’an’da (Neml/29-35) zikredilir.

İslâm öncesi dönemde Araplar da şehir devletlerinde aşiret yönetimlerinde danışma kurumunu işletmişlerdir. Mekke şehir devleti Dârünnedve’den yürütülüyordu.

3.İstişarenin İslam kültüründeki yeri

Kur’an ve Hz. Peygamber istişare ve şuraya çok önem vermiş, işlerin danışılarak yönetilmesi emredilmiştir.

İstişarenin aileden devlet yönetime kadar ulaşan her alanda uygulanmasına dönük ayetler, hadisler ve Hz. Peygamber’in uygulamaları vardır.

Bakara suresi 233. Ayette çocuğun sütten kesilmesi konusunda anne ve babanın mutabakatından bahsedilir. Temel İslami kaynaklara göre, ailevî meselelerde, ortak sorumluluk gerektiren konularda tek taraflı iradeye dayalı uygulamalar uygun görülmez[iv].

“İstişare” kavramı İslami yaşam tarzının en önemli ilkelerinden biri, belki de en önemlisidir. Danışma, İslami yönetimi baskıcı rejimden ayıran önemli bir ilkedir[v].

“İş konusunda onlarla müşavere et. Bir kere de karar verip azmettin mi artık Allah’a tevekkül et.” (Al-i İmran, 159)

Bu ayet Uhud Savaşı’ndan sonra nazil olmuştur.

Yüce Allah (cc), bu ayetle yönetimde “şûra” ilkesini getirmiştir. Bu ayet, Müslüman için istişarenin temel ilke olduğunu hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak kadar kesin olarak açıklamaktadır.

Uhud öncesinde, Müslümanların bazıları Medine’de kalıp düşmanın saldırmasını beklemeyi ve sokak başlarında onlarla savaşmayı öngörüyordu.

Başka bir topluluk da cesaret gösterip düşmanı karşılamaya çıkma görüşündeydi.

Resulullah (sav), Medine’nin dışına çıkmakla, Müslümanları bekleyen tehlikeli sonucun farkındaydı. Ancak buna rağmen şuranın görüşüne uydu. Çünkü bir ilkenin yerleştirilmesi, bir kitlenin eğitilmesi ve bir ümmetin terbiye edilmesi, geçici zararlardan daha önemliydi.

Yüce Allah (cc) işlerini aralarında şûra ile yapanlara mükâfat vaat ediyor. (Şura 36-39)

İstişare Hz. Peygamber döneminde eksiksiz uygulanmıştır. Ancak Hz. Peygamber’in ahirete irtihalinden sonra bu ilkenin eksiksiz uygulandığı söylenemez.

Müslümanlar özellikle de Müslüman yöneticiler, İslam’ın temel ilkelerinin dışında hatta bu ilkelerin yasakladığı uygulamalarla en büyük zararı İslami düşünceye veriyorlar maalesef. Genel olarak, (rutin ibadetler dışındaki) günlük pratiğimiz dinin temel ilkelerinin dışında. Sadece istişare ilkesini değil insan haklarıyla ilgili ilkelerin çoğunu uygulamıyoruz. Ancak kimliğimiz Müslüman olduğu için, insanlar özellikle de çocuklar ve gençler bize bakarak dine karşı tutum alıyorlar. Bu sebeple de deizm yükseliyor.

4.Danışmanın faydaları

akıl akıldan üstündürDanışma kurumu ile:

  • Karşılıklı ülfet, yakınlık, sevgi, saygı ve güven artar, korku ve tedirginlik azalır.
  • İdarecilerin merhamet ve şefkat duyguları gelişir.
  • İdari kararlar daha çabuk benimsenir ve daha kolay uygulamaya geçirilir.
  • Sorumluluk duygusu ve teşebbüs ruhu gelişir.
  • Toplumun fikir seviyesi yükselir.
  • Düşünen ve tefekkür eden insanların sayısı artar.
  • Alternatif görüş ve düşünceler gelişir.
  • İdarecilerin kontrolü için ortam oluşur.
  • Yöneticilerin sorumsuz davranışları engellenir veya dizginlenir.

5.İstişare ve münakaşa

İstişare usulüne uygun yapılmaz ve danışılanlar, danışmayı doğru karara ulaşmak için değil, kendilerini öne çıkarmak için kullanırlarsa beklenen fayda sağlanamadığı gibi ciddi zararlara da yol açılır.

İmam Gazali, münakaşa ve cedelin yol açtığı on afetten bahseder[vi]:

  • Haset, kıskançlık ve çekememezlik.
  • Büyüklenmek.
  • Kin tutmak.
  • Gıybet etmek.
  • Kendi nefsini temize çıkarma. “Bunun için kendinizi temize çıkarmayın. Çünkü O, Allah’a karşı gelmekten sakınanları en iyi bilendir.” (Necm, 32)
  • Başkalarının kusurunu araştırmak.
  • Kendisi için istediğini diğerleri için de istemesi gerekirken; başkaları üzülürken sevinmek, sevindiklerinde de üzülmek.
  • Nifaka yol açmak, münafıklık alameti taşımak.
  • Gerçeği inatla kabullenmemek. Tırmizi ve İbn Mace hadisi: “Haksız olduğu hâlde gereksiz tartışmayı bırakan kişi için Allah Cennet’in kenarında bir ev yapar. Haklı olduğu hâlde tartışmadan vazgeçene de Allah, Cennet’in en yüksek yerinde bir ev yapar.”
  • Görüşmelerde patronun veya yöneticinin gözüne girmeye çalışır.

6.İyiliği emredip kötülükten sakındırma ve istişare

“Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.” (Al-i İmran, 104)

Kurumsal istişare mekanizmasının dışında, Müslümanlar birbirlerine iyilikleri göstermek ve kötülüklerden sakındırmakla yükümlüdür.

Kötülüğü fark etiği ve bunu engellemeye güçleri yettiği hâlde engellemezlerse o zaman Allah, günah işleyen grupla birlikte, bunları engellemeyen toplumun umumunu cezalandırır[vii].

Hz. Ömer’e atfedilen, “Yanlış yaparsak uyarmazsanız, sizde hayır yoktur, uyardığınız hâlde sizi dinlememişsek bizde hayır yoktur!” sözleri de bu gerçeğe işaret ediyor.

“İyiliği emredip kötülükten sakındırma” görevi kapsamında İslam kültürü ve pratiğinde “hisbe” müessesesi gelişmiştir. Bir müessese olarak “hisbe” ilk kez Abbasi Devleti zamanında görülmüştür. Abbasilerden sonra ise çeşitli İslam devletlerinde bu kurum ihdas edilmiştir. Osmanlı Devleti’nde bu kurumun başındaki kişiye “İhtisap Ağası” denilmiştir[viii]:

7.Danışma sonucunun bağlayıcılığı ve uygulanması

Efendimiz Uhud öncesi gerekli istişare yapmış, İstişare meclisi (şûra) kendi görüşüne muhalif de olsa Medine dışında savaşmaya karar vermişti.

İstişareden sonra Resulullah (sav) evine girdi, zırhını ve silahlarını kuşandı. Ardından, Medine’nin dışına çıkmaya taraftar olanlar, Resulullah’ı istemediği bir şeye zorladıklarına ilişkin endişeleri ve tereddütleri ile düşmanı karşılamak veya Medine’de beklemek konusunda dilediği gibi davranması hususunda Resulullah’ı serbest bırakmaya çalıştılar. Ancak böyle bir fırsatın doğması bile O’nu kararından döndürmeye yetmedi. Çünkü O, onlara toplu bir ders vermek istiyordu, “şûra” dersini… Allah’a (cc) güvenip dayanmak ve O’nun kaderine teslim olmakla beraber “azmedip kararlılık göstermek” dersini de vermek istiyordu. Onlara şûranın bir zamanının olduğunu, bundan sonra tereddüde, görüşleri yeni baştan değerlendirmeye yer olmadığını öğretmek istiyordu. Çünkü bu, edilgenliğin ve kararsızlığın belirtisidir. Yapılacak iş, görüş bildirip şûraya başvurmak, Allah’a güvenip dayandıktan sonra da azim ve kararlılık göstermektir.

Klasik fıkıh doktrini istişare sonucu alınan kararın bağlayıcı olmadığı görüşündedir. Ancak çağdaş hukukçu ve araştırmacıların büyük çoğunluğu istişari görüşün devlet başkanını hukuken bağladığı görüşündedir[ix]. Bizce de çağdaş hukukçuların görüşü isabetlidir.

8.Atanacak müşavirin özellikleri

  • Müşavir liyakatli, fikri alınacak hususta “akıl, tecrübe ve bilgi yönleriyle” yeterli olmalıdır. Liyakatli olan herkes, cinsiyetine, ırkına, aşiretine bakılmaksızın istişareye layıktır
  • Müşavir güvenilir olmalı. “Kişi kendisinden fikir danışanlar hakkında hayırhah olduğu müddetçe görüşlerinde isabetli olmaya devam eder. Ancak, danışanı ne zaman aldatmaya kalkarsa Allah da onun fikirlerindeki sıhhati (isabetliliği) kaldırır.”
  • Müşavir, farklı görüşlere saygı göstermeli, doğruyu kabule hazır olmalıdır. Allah Resulü (sav) dahi, şahsi fikirlerinden vazgeçerek istişare sonucuna uyduğuna göre müşavir de farklı görüşlere gereken itibarı göstermeli ve daha doğru ve güzel teklifleri kabule hazır olmalıdır.
  • Müşavir, doğru kararın alınması hususunda, yitiğini arayan ve yitiğinin kendisi veya istişareye katılan diğer kişiler tarafından bulunması arasında bir ayrım gözetmeyen kişi gibi olmalıdır.”
  • Müşavir anlayışlı ve zeki olmalıdır.
  • Müşavir geçici hevesler ve menfaat peşinde koşmamalıdır.

Danışmanlar kurum içinden ve kurum dışından seçilebilir. İdeal olanı karma gruplar oluşturmaktır.

Kurumda idari sorumluluğu olanlar:

  • Kurum kültürünü ve geçmişini iyi tanıdıklarından uygulanabilir önerilerde bulunabilirler.
  • Kurum içi güç dengelerini bildiklerinden, objektif olmayıp yanlı görüş beyan edebilir veya çekindikleri için etkin görüş beyan etmekten çekinebilirler.
  • Kariyer ve özlük hakları beklentileri sebebiyle gerçek düşüncelerine göre değil, patronların veya yöneticilerin hoşuna gidecek görüşler beyan edebilirler.
  • Kurum kültüründen ve uygulamalarından etkilendikleri için, yeni fikir ve görüş beyan etme ihtimalleri düşüktür.

Dışardan atanan danışmanlar:

  • Özel uzmanlık ve deneyim gerektiren hizmetler için işletmede uzman istihdamı ekonomik olmaz. Ayrıca, bu maksatla istihdam edilecek uzmanlar dış gelişmeleri yakından takip edemeyecekleri için bir süre sonra deneyimleri donuklaşır. Bu sebeplerle, bu tür hizmetlerin kadrolu eleman istihdamı yerine, dışarıdan temin edilmesi tercih edilir.
  • Dış uzmanların İdari sorumluluğu olanlara göre daha tarafsız ve objektif görüş beyan etme ihtimali yüksektir.
  • Değişik deneyimler sebebiyle farklı görüş beyan etmeleri beklenir.
  • İdari sorumlulukları olmadığı için, uygulama ihtimali zayıf teorik görüşler getirebilirler.
  • Dış uzmanların görüşleri daha kolay kabul görür.
  • Bu tür danışmanlar kendi reklamlarını yapma konusunda uzmanlaştıklarından verecekleri hizmeti abartarak pazarlamaya çalışabilirler. Bu sebeple sunum tekniklerindeki başarıları değil, önerilerinin içerikleri ve uygulama imkânları dikkate alınmalıdır.
  • İdari sorumluluğu olmayan danışmanlar istişari görüş beyan eder, idari karar vermezler.

9.Danışma usulü, kuralları ve uygulanmasında dikkat edilecek konular

  • Danışmada görüşler serbestçe ifade edilir, farklı görüşler teşvik edilir. İstişareden istenen sonucun alınabilmesi için fikri sorulan herkesin görüşlerini hiçbir baskı altında kalmadan özgürce ifade etmesi ve yöneticilerin de açıklanan tüm görüşlere saygı göstermeleri, hatta görüşlerinden dolayı onları takdir ederek, katılımcılığı teşvik etmeleri gerekir.
  • Mümkün olduğunca geniş katılım sağlanmalıdır. Bir konuda fikri olan ehil kişilerin, kendisine sorulmadan da fikir beyan edebileceği mekanizmalar kurulmalıdır.
  • Danışmanın planlı ve gündemli yapılması istişarede verimi arttırır. Ancak görüşlerin beyan edilebilmesi için, zaman ve ortam sınırlaması olmadan, insanların her konuda ve her zaman görüşlerini ileteceği bir ortam oluşturulmalıdır.
  • Mesleki uzmanlarla danışmada dikkat edilecek konular: Doktorlar, mühendisler, muhasebeciler, öğretim üyeleri gibi uzmanlar, örgüt dışı bağlılıklara, sadakatlere ve statü niteliklerine sahip örgüt üyeleridir. Bireyler olarak uzmanlık alanlarına karşı uzun dönemli kariyer taahhütleri altına girmişlerdir. Bunun karşılığında ise kendilerine özel bir güç türü olan bilirkişilik otoritesi verilmiştir. Ne var ki bilirkişilik otoritesi ile mevki otoritesi, yani hiyerarşi arasında zıtlıklar vardır ve bu ikisi birbiri ile çatışabilir. Dahası, uzmanlık, hiyerarşik otorite düzeyi ile de rekabet hâlinde olabilir. Çünkü uzmanlık işlevsel olarak yönetimin hiyerarşik otoritesinden çok daha doğrudan bir şekilde örgütsel misyon ile özdeşleştirilebilir.

Çatışmaların önlenmesi, yönetim otoritesinin sarsılmaması ve yönetimde bölünmeye yol açılmaması için, uzmanların yönetimin yetki alanına girmemesine özen gösterilmelidir.

  • Yönetim alınan kararların arkasında güçlü bir şekilde durmalıdır. Yönetimin yeterli desteği vermediği kararların uygulanma şansı yoktur veya zayıftır.
  • Alınan kararlar yazılmalı ve sonuçları takip edilmelidir. Sonuca bağlanmayan ve uygulanmayan kararlar için harcanan zaman ve enerji israf olabilir. Zaman ve enerji israfının dışında uygulanmayan içi boş kararlar, sonradan alınacak kararların ciddiyetini ve güvenilirliğini de olumsuz yönde etkiler. Kararların uygulanmayacağı bilinirse anlamsız, vitrin karar enflasyonu doğar. Giderek istişare kurumunun varlığı sorgulanır, istişare gereksiz hata zararlı hâle gelir.
  • Danışma kurumunun münakaşalar ve çekişmelerle yozlaşmasına fırsat verilmemelidir. Yozlaşan, amacı dışına çıkan, gereğinden fazla zaman harcanan istişare süreçleri gereksiz olmanın ötesinde zararlıdır.
  • Çalışan personel, alınacak kararlar veya uygulamalarla ilgili görüşlerini kendi yöneticilerine ileterek karar sürecine bilgi ve deneyimleriyle katkıda bulunur.
  • Müzakere edilecek konulara önceden hazırlık yapılmalı, görüşler dürüstçe ve içtenlikle paylaşılmalıdır.

10.Müşavirlik kurumunun istismar edilmesi

Fırsat verilmesine ve saygı gösterilmesine rağmen, görüşlerini dürüstçe açıklamayan veya gelecek muhtemel tepkilere uyumlu görüş beyan eden danışmanlardan bir an önce kurtulmalıdır. Bu tür danışmanlar nefislere hoş gelse de gerçek dost ve yol gösterici değildir.

Yönetim ve kurumsallaşma konularında eğitim veya danışmanlık desteğine ihtiyacınız mı var?

Bize ulaşın…

[i] Yıldırım, R (2016). Yönetim Anlayışımız ve Kültürel Temelleri. Hayat Yayınları. İstanbul: Alioğlu Matbaacılık. S 151-164.

[ii] Yazgan, Y. “Kurumsallaflma Kavramına Psikolojik Bir Bakış” Aile Kalmak, Şirket Olmak. TKYD 2008.

[iii] Türcan, T. Şura. https://islamansiklopedisi.org.tr/sura, s 1.

[iv] Türcan, T. Şura. https://islamansiklopedisi.org.tr/sura, s 1-2.

[v] İslamoğlu, M. (2013), İmamlar ve Sultanlar, Düşün yayıncılık. S24.

[vi] İmam-ı Gazali, Gülle, S. (çev.), (1998), İhya’ul Ulum’id-Din, Huzur Yayınevi. 1. Cilt s /106-110.

[vii] Coşan, M. E. (1995), Avustralya Sohbetleri, İstanbul. S 114.

[viii] Armağan, S. (2005), İslam Ekonomisi, Gündönümü Yayınları. S 87-92.

[ix] Türcan, T. Şura. https://islamansiklopedisi.org.tr/sura, s 1-2.s7.

Facebook
WhatsApp
Twitter
LinkedIn
Pinterest